10 Aralık 2013 Salı

KAFAYI MEŞGUL ETMEK...

Sabah kalktım aynada kendime kocaman seslerle GÜNAYDIIIIIIIIN, ne kadar güzel bir gün dedim, derince bir nefes aldım, kendimi ne kadar iyi hissettiğimi düşündüm:)

İyi geldi...

Her cuma ve pazar akşamı yolculuklarından sonra pazartesi günleri bana çok zor geliyor, resmen depresyonun dibi oluyorum...
Hem hafta sonunun yorgunluğu hem yolculuğun yorgunluğu hem de yol stresi beni bitiriyor ve pazartesi günlerim gerçekten kötü geçiyor...

2.tayin dilekçeme de olumsuz cevap geleceğini duyduğumdan beri zaten kendimde değilim...
Ruh gibiydim...
kendime gelmem zaman aldı...
üstüne değer verdiğim arkadaşlarımın absürt tavırları,
aldığım kilolar,
çocuğumdan ve eşimden ayrı kalmam,
her hafta yapılan yolculuklar.....

yine bir titreme gerektiriyordu...
titredim ve kendime geldim :D

hafta sonu eşimle konuşuyoruz, sen 10 kilo ver ben 15 kilo veririm yok sen veremezsin kaç senedir vericem diye gezip duruyorsun tık yok vs.. vs..
bunlar beni gaza getirmek için kullanılan sözlerdi ama artık işlemiyor bana...
bizi dinleyen babam dedi ki sen gerçekten kilo vermek istiyor musun? o zaman internetten aç Dr Ender Saraç incelten 10 hareket yaz Google a orda gösterdiği 10 hareketi sabah akşam 15 er dakika yap dedi ben 2 ayda 90 dan 78 e indim dedi.
sende yap kesin faydasını görürsün dedi. bu bana iyi geldi ama kafamı mesaj attığımda aradığımda bana dönmeyen yanlarına gittiğimde konuşmak yerine telefonlarıyla ilgilenmeyi seçen arkadaşlarıma, tayinimin olmadığını öğrendiğimden beri yaşadığım bunalımıma vs. vs.. iyi geleceğini düşündüm ve
bende;
2 gündür sabah akşam 15 er dakika yaptım,
Günde 2 litre de su içiyorum,
ekmeği sadece sabah kahvaltısında 2 dilim yedim,
şekeri hayatımdan çıkarttım
günde 2 sabah ve akşam birer fincanda şu meşhur sarımsak çayı var mutlaka duymuşsunuzdur ondan içiyorum:)
çok azmettimmmm vereceğim kiloları...
dün de yeni bir şey daha öğrendim;
Dr. Gürkan Kubilay'ın  6 ayda tam 25 kilo veren Cihan Hacıseyitoğlu’nun nasıl zayıfladığını, Kilosunu nasıl koruduğunu ve Cihan Hacıseyitoğlu’nun 7 günlük diyet listesini "Melek programında" paylaşmış.
onu buldum internetten blog yazarlarından bazıları paylaşmış, o listeyi de indirdim bir güzel bir mutfağım yok ama listedeki malzemeleri alıp sağda solda yapıp uygulayacağım
kendime 2 ay verdim:)
2 ay içinde 2 beden inceleceğim zaten dilek listemdeki dileklerimden biriydi...

sonra bir zamanlar oğluma ördüğüm amigurumi tekniği ile bir bebek vardı (resimde ki) yapabildiğim tek örgü olan bunu kullanarak minik bebekler yapmaya karar verdim:)
örnek vermek gerekirse bu arkadaşın sayfasından bakabilirsiniz...

http://hayalarkadaslarim.blogspot.com/2013/08/sarsn-bukle-bebek.html

(tabi bu blogdaki arkadaş kendini aşmış profesyonele bağlamış, kendisini buradan da tebrik etmek istiyorum linki direk aldım koydum umarım sorun olmaz...)

benim yaptığım gayet yamuk yumuk olmuştu pek bir şeye benzemedi ama bir arkadaşın tavsiyesi belki örmek iyi gelir :D ben örmeyi 1-2 kez denedim stres atmaktan çok stres olmuşluğum var o yüzden bulaşmazdım ama o kadar çok boş vaktim var ki akşamları bulunduğum yerde dışarı çıkmak mümkün değil ya 4 ayaklılar ya 2 ayaklılar rahat bırakmaz insanı...

kitap oku tv izle nereye kadar...
öyle yetenekli bir insan da değilim ki ör dik biç yapayım...
şimdilik kafayı zayıflamaya ve örgü örmeye takmış durumdayım:)
başka önerisi olan varsa buyursun yazsın...
Sevgiler
E.

4 Aralık 2013 Çarşamba

CANIM SIKKIN

bu ne mutsuzluk arkadaş, beyni pozitif yönlendirmeye çalışıyorum beceremiyorum yapıştı üstüme bir huzursuzluk can sıkıntısı geçmek bilmiyor....
sürekli yanlış şeyler yaptığımı düşünmekten yoruldum...
ne yapacağımı bilmiyorum...
insanlarla iletişim sorunu yaşıyorum resmen
nasıl çözeceğim bunu bilmiyorum....
herkes yanlış anlıyor beni
ki anladığım kadarıyla yanlış ifade ediyorum kendimi
yoksa herkesin yanlış anlaması tuhaf değil mi

bu durumu düzeltmem lazım
önerisi olan varsa lütfen yazsın...

19 Kasım 2013 Salı

Tüketiyoruz...



Yemekleri tüketiyoruz,
ilişkileri tüketiyoruz,
sevgileri, aşkları tüketiyoruz,
birbirimizi tüketiyoruz.....

Yoruyoruz kendimizi de çevremizdekileri de...
Sevgi, hoşgörü, anlayış yok...
Hayat denen bu rüya da kabus görmeye endeksliyiz..
Seviyoruz dramı, göz yaşını,
Gülmek çok zor geliyor...
Acı çekmek vazgeçilmezimiz...

Kimse kimsenin mutluluğunu istemiyor,
Kimse kimsenin başarısını çekemiyor,
Bir kıskançlık bir kıskançlık...
Başkalarının mutluluğu bizim mutsuzluk kaynağımız...

Her şeyimiz var her şey elimizin altında ama kıymet bilmiyoruz...
Tüketip atıyoruz, kullanıp atıyoruz, bunalıp atıyoruz...
Yiyip bitiriyoruz...

E.
 

12 Kasım 2013 Salı

Yine Yeniden....

Nerden başlasam bilmiyorum...
Plan tıkır tıkır işlerken bir aksaklık oluştu...
Ev taşındı, kutular açıldı eve yerleşildi,
İzin bayram tatiliyle birleştirildi...
Bir düzen kuruldu...

Ama sonra ne oldu allak bullak oldum

Tayin dilekçeme olumsuz yanıt geldi...

ve ben valizimi ağlaya ağlaya hazırladım
Hep birlikte çıktık yola oğlumu bir yerde kocamı bir yerde bırakıp kürkçü dükkanına geri döndüm....
Üstelik bir evim yok artık...
Bir göz odada kalıyorum...

Çok mutsuzum, mutsuzluktan ölebilirim...
 

20 Eylül 2013 Cuma

Plan İşlerken...

EVETTTT,
2. adıma geçmiş bulunmaktayız,
eşyalar kutulandı, taşınacağımız evin elektriği de tamam,
yarın taşınarak 1 aylık izne de ayrılıp ev, çocuk ve kocamla zaman geçireceğim.
3.adıma 1 kala:)
dilerim tayinim olur ve dilerim bir daha ayrılık yaşamak zorunda kalmayız...

sevgiler.

E.

16 Eylül 2013 Pazartesi

Hafta Sonu Özeti

Evetttt,
2.adıma geçmiş bulunmaktayız,
Sevgili Eşim,
En büyük destekçim,
Kıyamadı bana geldi hafta sonu yardıma,
Zaten gitmeye hazır ayakta bekleyen eşyalarımızı koliledik, kutuladık,
her yer her yere girdi,
bana son rötuşları yapmak kaldı....
Canımı sıkan 2 üst makamın dilekçemi onaylamayabilir olması:)
Biliyorum bu riski göze alarak çıktım bu yola,
Ufak tefek pürüzler olacak farkındayım,
ama tek dileğim en az hasarla atlatabilmek...

Hala pozitif düşünmeye devam...

Bugün okullar açılıyor,
küçük prensimi bulunduğum şehirde yazdırmıştım okula
ama evi taşımaya karar verince vazgeçtim bu durumdan,
Babasının yaşadığı şehirde gidecek okula; aldığım yıllık izinler bitince...

Kimseye yük olmak istemiyorum...
Kendi yağımızla kavrulmak istiyorum...
Ama bu geçiş sürecinde aileme ve akrabalarıma ihtiyacım var...
Sağ olsunlar desteklerini hiç esirgemiyorlar ama ben nedense çok üzülüyorum...

Sevgiler.
E.

12 Eylül 2013 Perşembe

ŞU SONRADAN AKIL VERENLER VARYAAA....

Kafamda bir plan yaptım;
Tayin dilekçesi verdim, olur olmaz net bir bilgim yok,
Evi kocamın yaşadığı şehre gönderiyorum,
Yıllık izin alıyorum ve bayramla birleştiriyorum,
o sıra da dilekçeme olumlu cevap gelirse sorun yok,
evi gönderdiğim şehirde yaşamaya devam,
ha yok olumsuz olursa gelip misafirhanede kalacağım...
buraya kadar her şey güzel kafamda şekillendirdiğim planım işliyor,
Dilekçe verildi, kutular ayarlandı eşyalar toplanmaya başladı bile...

Ama gel gelelim bu Türk toplumunun olumsuz beyin gücü beni de pes ettiriyor arkadaş, iş arkadaşlarıma evi taşımak için kargo lazım ücretler almış başını gitmiş diyorum, dönüp bana siz 1 sene önceden yanlış yaptınız evi taşımasaydınız diyor biri, öteki lojman da iki kanepe atıp kalsaydınız, oradaki eşyalarınızı depoya koysaydınız, sahi neden getirdiniz ki evi, bir diğeri diyor her şeyi açmasaydınız bari vs. vs..

İlk önce söylediklerine cevap vermeye çalıştım ama sonra onu da bıraktım diyorum arkadaşlar geçmiş gitmiş şimdi bunları konuşmanın bana ne yararı var?
Lojmana çıksaymışım ilk geldiğimde size lojman verilmiyor diyen adam söylüyor bunu bir de yaa...

Daha da bu lafın üstüne döner bu yazıyı yazarım...

Olumsuzlardan uzak durmak dileklerimle

Sevgiler...
E.
 

8 Eylül 2013 Pazar

CANIM SIKKIN

canım sıkkın bu aralar,
ikilemler içinde kayboluyorum, öyle saçma sapan yaşıyorum sanki hayatı
tutarsızlıklar içinde kaybolmuş gitmişim...
kendi yazdığım kitabımda ana karakter yerine yan karakterim sanki, hem yazıyor hem okuyor hem de yaşıyorum ama hepsini aynı anda yaşıyorum...
her şey aynı anda tuhaf bir biçimde iç içe...
mutluyken mutsuzum, üzüntülüyken sevinçli, ağlarken gülüyorum, sinir olurken seviyorum, kötü düşünmem gerekirken iyi, iyi düşünmem gerekirken birden kötü düşünebiliyorum....
kalbimin kaskatı olduğunu hissediyorum... soğuk, donmuş, durmuş bir kalp var solumda,
atmıyor, ana damarlarına klips takılmış sanki, o klips atsa oradan tarlaların suya kavuştuğunda ki gibi eriyecek yumuşayacak sanki...
neydi ki şimdi bu?
sürekli birilerini dinliyorum ya telefonda ya nette ya sosyal ağlarda...
hepsi bittim tükendim modunda..
hepsini belirsizlik kararsızlık bitirmiş...
zaten en zor olanı da belirsizlikler değil midir???
kafayı yedirten, mutsuz eden, ama dinledikçe kızıyorum onlara sinirleniyorum, açık açık yüzlerine en azından ölümcül bir hastalığınız yok.. acılar içinde kıvranmıyorsunuz demek istiyorum, ama susuyorum sadece..
çünkü biliyorum ki ne kadar konuşsam hiç bir faydası yok, karşımdaki boş duvar, biliyorum, sadece dinliyorum dinliyorum ve içim şişiyor...
bazen telefonumu fabrika ayarlarına döndürmek, tüm netteki hesaplarımı durdurmak istiyorum

çok üzülüyorum ama böyle olmak zorunda mı hayat? evet zorunda yoksa ne olur....
hiç bir şey mükemmel olmuyor olamazda... belki anlamak istemediğimiz nokta budur....

bildiğim bir şey varsa hayat çook kısa....
canım sıkkın bu aralar...


4 Eylül 2013 Çarşamba

Gerçek Mutluluk:)

Şimdi belki alakasız gelecek ama;
Böyle gün boyu litre litre sıvı içmişsin ama nasıl bir tuvaletin gelmiş nasıl bir tuvaletin gelmiş wc arayıp duruyorsun, kıvranıyorsun, ha kaçtı ha kaçacak modda o kadar zor bir durumdasın yani...
Sonra karşına bir wc yazısı çıkmış yön tabelasında, onu takip etmişsin bir sağa yönlendirmiş bir sola, dükkanların arasından geçiyorsun ve kıvrım kıvrım kıvrılıyorsun...
Nihayet gelmişsin  ya sonra bir bakmışsın sıra var, neyse ki tam sıra sana gelmiş girmişsin kapı içerden kapanmaz.... Az zorlamışsın kapanmış... Sıra  düğmeleri açmaya gelmiş ama lanet düğmeler sıkışmış, uğraş uğraş neyse açmışsın düğmeleri...
Oturmuşsun ohhh ya şöyle salıvermişsin özgürce::)
Hah işte o anda ki mutluluğu hiç bir yerde bulamazsın
:)

16 Ağustos 2013 Cuma

Git-Gel

Evetttt, yine bir hafta sonu tatili yine yolculuk göründü...
Bilet alındı valiz hazırlandı otobüs saati bekleniyor...
Büyük buluşmaya 5 saat var
Neyse ki ortada buluşmamız 4 saatlik yol mesafesinde; düşünüyorum da Türkiye'nin öbür ucunda olsaydım ne olurdu???
O zaman bunalımın en dibini yaşardım....
Az kaldı diyorum ama son zamanlar hiç geçmek bilmiyor....
Belki dışardan kendimi avutuyorum geçecek her olay zamanını doldururrrr, sakin ol, sessizce bekle...
Ama işte ne kadar zor beklemek....

Yalnız yaşayan insanlar ne yapıyorlar???
Ev-eş-çocuk o kadar dolduruyormuş ki zamanımı onlar yokken boşluğa düşmüş gibi oldum ve düşündüm...
Yalnız yaşayan insanlar işlerinden eve gittiklerinde ne yapıyorlar diye düşündüm,
hadi çok titiz temiz olanlar sürekli ev temizliğiyle geçiriyordur,
Okul okuyanlar ders çalışıyorlardır,
Arkadaş çevresi geniş olanlar çoğu gece dışardadır,
Ama ya içine kapanık olanlar ya çevresi olmayanlar...
Film izle Tv izle Kitap oku nereye kadar...
Belki hobileri vardır onlarla ilgileniyorlardır...
Belki ben de sürekli yalnız yaşasam uğraşacak daha farklı bir şeyler yapardım...
Aslında demek istediğim şu ilçede 5 gün yalnız kaldım yaptığım tek şey film izlemek- kitap okumak oldu....
2-3 arkadaşım var ama nedense bu hatunda yalnız dışarı çıkarken çağıralım diye akıllarına gelmiyor:)
bende askı gibi takılmak istemediğimden ses çıkartmıyorum..
Ama işe gelip şöyle yaptık böyle yaptık deyince üzülüyorum atlamada atlayamıyorum bende gelirim diye:)
Sonra durup düşündüm taaa ilk okul yıllarıma kadar gittim ve aslında o yıllar özgüveni daha yüksek gurupları organize eden bir kişilik olduğumu fark ettim.

Sonra bir görüntü geldi aklıma:)
O zamanlar mahallede çocuklar dışarda oyunlar oynardı, kör ebe saklambaç, çizgi, 3 taş 5 taş vs..
Bir grubumuz vardı toplanırdık çocuklarla ve ev sahibimizin benimle aynı yaşta kızı onunla küçük senaryolar yazardık, konularını hatırlayamıyorum ama minik minik kağıtlara herkesin rolünü yazar sıraya koyar ve ezber yapardık.
Annem yatak odası için kırmızı yünden bir battaniye örmüştü çift kişilik o zamanlar biz küçük olduğumuzdan mıdır bilemiyorum yerlerde sürüye süreye sokağa çıkarttığımı çok iyi hatırlıyorum:)))
iki ucundan iki kişiye tutturduk örtüyü o bizim sahne perdemizdi:)
çocuklara bilet sattık oturttuk yerlerine çok güldüğümüzü hatırlıyorum birde çok eğlendiğimizi:)
tabi merak ettiniz değil mi annemin o göz nuru ör ör bitmeyen örtüsünü toz toprak halinde görünce ne yaptığını:)
Hiç bir şey yapmadı, kızmadı bağırmadı, sadece eğer kendisine söylersek eski bir çarşaf vereceğini ve dışarıda onu kullanabileceğimizi söyledi:)
Yeteneklerimizin körelmesini hiç istemedi sanırım:)
Çünkü bana küçüklüğümden beri sürekli kurduğu cümle şuydu: " mesleğini edin, kimseye muhtaç olma, kendi ayaklarının üzerinde dur"....
Bu cümleyi bu kadar çok kurmasının nedeni ilkokuldan sonra okuyamadığı içindi sanırım. Ama o evde yaptığı elişleriyle babam kadar maaş alıyordu eminim:)))
Aslında annem bize sadece yemek yemediğimiz için kızardı:)
bu yemekle ilgili anılarımı daha sonra paylaşacağım...
Sevgiler...



 

15 Ağustos 2013 Perşembe

Follow my blog with Bloglovin


OHHH GEL KEYFİM GEL

çocuk yok koca yok ev işi yok yemek derdi yok bulaşık çamaşır ütü yok
ohhhhh sefam olsun
aldım filmleri mi söyledim dışardan yemeğimi gel keyfim gel
ne mutlu bana:)

13 Ağustos 2013 Salı

Leylek Sürüsü....

Bayram öncesi ve sonrasında yoğun bir trafik  yaşadığımdan uzun zamandır giremedim bloguma.
Dün Pazartesi sendromu yaşadığımdan elim gitmedi.
Bugün daha iyiyim.
En azından öyle olmaya çalışıyorum...

Bayram öncesi 3 gün izin aldım, önce benim daha sonra da eşimin ailesinin yanına gittik. Yoğun ve yorucu bir tatildi biraz da sıkıcı, zaten çok üzüldüm eşim eşyalarını evden çıkartırken yine ayrılacağız diye üstüne bazı sorunlarımız oldu. Kocamla bir sorunum yok hatta tek ortak noktamız aynı yemekleri sevmek olsa da çok iyi anlaşırız. Ama millet yüzünden birbirimizi yiyoruz. Henüz bu sorunuma bir çözüm bulabilmiş değilim ama en kısa zamanda kökten halledeceğim!

Dönüş yolu daha bir kabustu, bir sürü kaza geçirme ihtimalini atlatarak geldik 3 il değiştirerek yine bizimkileri yerlerine bırakarak çalıştığım yere döndüm.
Sevmiyorum yalnızlığı, sessiz eve dönmek çok zoruma gidiyor. Önce eşimi bıraktık, yola devam ederken oğlum; "anneeee babamı almayı unutmuşuz!!!" dedi, gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Babanı orada bıraktık yarın işe başlayacak dedim.
Sonra oğlumu bıraktım, bana; "anneee ama ben seni çok özleyeceğim" dedi.. artık bu sefer gözyaşlarımı tutamadım... Bizimkiler(annem-babam) görmesin diye koşar adımlarla diğer otobüse bindim eve geldim.

Sonra iş başı pazartesi sendromu derken şimdi yol stresi başladı cuma git pazar dön!!!
Leylek değil leylek sürüsünü havada gördüm ben bu sene...
Git git ne yol bitiyor ne de ayrılık....

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Temmuz Bitti Gitti...

Bu aralar işler o kadar yoğun ki resmen başımı kaşıyacak vaktim yok.
Şu an mesai bitti ve herkes gitti...
bende yapılacakların hepsini yazdım yaptım bitirdim:)
ne mutlu bana:)

Uzun zamandır kendi bloğuma giremediğim için bir yayın geçmek istedim bugün...
Arkadaşlarım için yayın geçtiğim iki blog daha var...
Durum böyle olunca kendi günlüğüme fazla zaman kalmadı...

AAAA!!!!
Daha dün gibi yeni bir ay diye yazdığım post um. Bugünse 31 Temmuz!!! Temmuz da bitti...
Nasıl geçti ne yaptım hiç anlamadım telaşeden...
İş yoğun, ev yoğun....
Bitti gitti Temmuzda...
Aslında bir an önce bitsin ve hemen bitmesin duygularını aynı anda yaşıyorum.
Böyle bir ikilem olabilir mi:(
Bayramda şehir dışı göründü bize ve bayram dönüşü yalnızlık çöktü şimdiden yüreğime:(

Hayaller kuruyoruz eşimle planlar yapıyoruz:)
Gerçek yaşamda ayakta ve gitmeye hazır olan ev düzenimizi hayallerimizde düzene oturtup iş bölümü hafta sonu planları yapıyoruz :)

Evdekiler beni bekler:)
Sevgiler....
E.


21 Temmuz 2013 Pazar

Evlilikte "1 Yıl= 5 yıl" Demek:)

Hafta sonu yine şehir dışındaydık,
Arkadaşlarla birlikte gittik bu sefer,
onlarında yolu gideceğimiz şehirdeydi
Bu son sene ne kadar yorulduğumu zorlandığımı anlatırken lafı eşime getirdim
Elim kolum benim kocam o olmayınca ne kadar çok sıkıntı çektim ne kadar sorun yaşadım diye anlatırken arkadaş "kıymetini bil işte kocanın" dedi ben daha ağzımı açıp yorum yapamadan kocam ömrümü yedi, her seneyi 3 le çarp o kadar yılım gitti dedi (Neyse ki bunları gülerek söyledi yoksa çok alınacaktım:))))...
Aklıma yeni evlendiğimizde ziyaretine gittiğimiz bir aile dostumuz geldi kocama ahh ahhh evlilikte her yılı 5 le çarpacaksın o kadar yıl ömründen gider dedi adamcağız :)))
İçimden karısı çok mu bunaltıyor adamı diye düşünmüştüm...
Nereden bilebilirdim ki yıllar sonra benim kocamda bu cümleleri kuracak:)
Neyse ki benim ki insaflı çıktı her seneyi 3 ile çarptı...
Zaman intikam zamanı ama :))) eksik kalan o 2 yılı da önümüzdeki yıllara saydıracağım:))))))
Şaka bir tarafa ona olan sevgimden hiç bir şey değişmedi,
Zaman zaman çocuğumuz yüzünden tartışmalarımız olsa da...
Hiç bir zaman birbirimize kötü bir cümle kullanmadık saygısızlık yapmadık...
Ben çok şanslıyım çünkü sabır küpü - mantık küpü, ayakları yere sağlam basan ileri görüşlü bir kocam var...
İyi ki var, iyi ki benimle..
E.

18 Temmuz 2013 Perşembe

Çabuk Mu Tüketiyorum İnsanları

Acaba sorun bende mi?
Bu aralar iletişim problemim var insanlarla...
Yanlış anlaşılmalar mı oluyor ne oluyor anlamadım...
İçsel olarak arkadaş sorunu yaşıyorum...
Dedim dün kendime 1 hafta boyunca kimseyi aramayacağım bakalım kaç kişi merak edip hal hatır soruyor?
Kaç kere mesaj yazdım hiç cevap bile alamadım bazı sevgili arkadaşlarımdan...
Üzüldüm sonuçta gözüm telefonda bekliyorum, işim var ya da  yoğunum, sonra görüşelim diye mesaj at...
Ben her zaman yanımda olacak birini hiç bir zaman bulamayacağım sanırım...
Eş anlamında değil bu evet insan kocasıyla paylaşımlarda bulunabilir ama ben yine de elimi attığımda orada beni bekleyen birini istiyorum; imdat dediğimde, mutlu olduğumda, akla fikre ihtiyacım olduğunda, bir hata yaptığımda, bir şey başardığımda yanımda olan bana gaz veren ya da dur diyen birine ihtiyacım var ama o kişiyi henüz bulamadım...
yanlış anlaşılması yönetilmek istiyorum demiyorum, sadece ışıkları açacak birine ihtiyacım var...
Çok mu alınıyorum diyorum kendi kendime hayır alınganlık yapmıyorum buna eminim....
Çevre değiştikçe arkadaş grupları da değişiyor farkındayım...
Çabuk arkadaş oluyorum önce çok konuşuyorum...
Ama anlattığım bir olay anlattığım kişide kalmadı hiç; hep yürüdü, büyüdü ve bana geri geldi...
Kırgınım o yüzden, sıkkınım, bıkkınım...
Çabuk sıkılıyorlar demek ki benden...
Sonra konu sıkıntısı çekiyorum konuşacak bir şey gelmiyor aklıma fark ettim aslında ya kocamı anlatıyorum ya çocuğumu en sonunda ...
Çabuk tüketiyorum demek ki insanları...
Susmaktansa yanımda olmamayı tercih ediyorlar demek ki...
Offff, fena takıntılıyım sanırım bu aralar...
Gelen bizimdir giden de selametle ne diyeyim...
Kafa mı da arkadaşlarımı da resetliyorum...
E.

Havalar...

Nasıl garip havalar nasıl anlatamam,
bir bakmışız serin yağmurlu bir bakmışız daha yağmur dinmeden bir güneş daralıyor bunalıyor insan...
İnsanlar da çok sıkıcı bu aralar bir tarafta dırdırcılar bir tarafta tavırlılar
:)
Herkes ayrı bir hava da...
Bir an önce gitmek istiyorum buradan...
Eşyalarım bile ayakta gitmeye hazır gibi hissediyorum...
Alıştık şimdi yeniden bir aile gibi olmaya yıllık izin bitince ne olacak...
yine üç farklı şehirde üç farklı yaşam olacak...
o yüzden gidip yaşayacağımız şehre bir an önce yerleşmek düzeni kurmak istiyorum...
her şeyi rayına oturtmak, hedeflerime yoğunlaşmak istiyorum...
temiz düzenli bir ev, sakin bir iş temposu, kocalı oğullu bol etkinliklerle dolu güzel akşamlar ve gezenti halinde olduğumuz hafta sonlarının hayalini kuruyorum şimdiden....
bugünüme de yazık etmiyorum tabi ki
yine birlikte etkinlikler yapıyoruz eğleniyoruz
ama sanki bir şeyler hep yarım eksik gibi...

bu aralar yine beynimi resetlemem gerekecek sanırım yine gerildim...

sevgiler.
E.

16 Temmuz 2013 Salı

Offf offf

Hayat böyle bir şey işte
bir tarafta her şey yolunda giderken diğer tarafta hayat rayından çıkmış durumda...
Eşim yanımda çocuğum yanımda bu taraf tamam ama kardeşler tarafında durumlar çok karışık
koca kafalı iki kardeşim...
biri evli gül gibi karısından ne ister bilmem
öbürünün üniversite sınav sonucunu gördüğümde sallasa daha fazla tutar diye düşündüm

anneme sabırlar diliyorum...
ne zor yaaa ona dertlen buna dertlen...
herkes seçimlerini kendi belirler iyi hoş da bunun ceremesini neden aileler çeker

akıllarını başlarına toplarlar dilerim bir an önce
ben bile bu kadar stresimin içinde onları düşünüp üzülmekten yorgun düşüyorum
bir kardeş olarak sözüm geçmiyor:(
dilerim kafalarını toparlar hayatlarına bakarlar titrer ve kendilerine gelirler....

8 Temmuz 2013 Pazartesi

MUTLULUK

Biraz sıkıntılı süreçten sonra sonunda huzura erebildim:)
Oğlum geldi yanıma, eşimde senelik izinden aldı;
4 hafta birlikteyiz.
Artık geceleri bir gözüm açık bir gözüm kapalı uyumak zorunda değilim.
Eve gittiğimde sessiz soğuk duvarlarla oturmak zorunda değilim...
Yalnız yemek yemekten nefret ettiğim için atıştırmalık yerine ev yemekleri yiyebileceğim:)
Yani yeniden bir aile olduk...
Mutlu ve huzurluyum...

Haftasonu tatilinde sevgili oğlum o kadar koştu hopladı zıpladı ki oğlum bir dur biraz mola ver deyince bana verdiği cevaba gülmeli miyim ağlamalı mıyım bilemedim.

Anne ben otobüsüm mü ki mola vereceğim????

Bir fena yeni nesil...
Sevgiler...
E.

 

1 Temmuz 2013 Pazartesi

YENİ BİR AY...

Yeni bir ay yeni bir hafta yeni bir gün...
Yeni başlangıçlar...
Yeni kararlar uygulama zamanı,

Severim böyle yeni bir ayın pazartesi günü birle başlarsa, yenilikler için güzel bir zaman gibi gelir bana, yeni kararları uygulamak için...
Bu ayın kararıda:
ne olursa olsun pozitif düşünmek...
Şiddetli baş ağrılarında- biri moralimi bozduğunda- işler istediğim gibi gitmediğinde....
ne olursa artık

YENİ AYIN KARARI: POZİTİF DÜŞÜNMEK...

insan düşündükçe bazı şeyleri kendini hasta ediyor, içine atarak biriktirdikleri gün geliyor vücudunun bir köşesinden fena halde patlak veriyor...
Ne gerek var... Artık kime ne denmesi gerekse diyorum. Benim içimde duracağına karşımdakinin kafasında dönsün söylediklerim.
Kendini ifade etmek çok önemli bu hayatta, doğru kelimelerle doğru cümleler kurmak....
Aman kırılmasın aman üzülmesin millet diye insan kendine yapıyor.
Kimse kusura bakmasın, ağzıma geleni söylüyorum artık ve söylemeyede devam edeceğim...
Tabi pozitif düşünmeyi elden bırakmadan, bozmak maksatlı değil söylemek istediğim, gayet güzel bir şekilde anlatmak kendini... Düşüncelerini ifade etmek...



 

28 Haziran 2013 Cuma

Haftasonu Tatili

Evet mesai bitmek üzere son saate girdik diyebilirim,
Ev toplandı, bilet alındı, öğle arası bir koşu valiz de hazırlandı, siparişlerde hazır...
Geriye otogara gitmek kaldı:)))
ve gece yarısı olmadan bal kabağına dönmeden büyük kavuşma anı olacak dilerim:)
Öyle böyle geçti gitti 5 gün...
Aslında bu gidiş dönüşler çok yorucu oluyor ama en azından terapi gibi geliyor.

27 Haziran 2013 Perşembe

Pozitif düşünmek işe yaradı

:))))
hahahaaa belki küçük bir şey ama moralimi bozmadığım ve kahırlanmadığım için mutluyum
az önce aradılar otobüs firmasından yarın gitmekten vazgeçen bir yolcunun biletini bana ayırmışlar:)))
demek ki olumlu düşünmek gerçekten işe yarıyormuş :)
:)

Beyni Pozitif Yönlendirmek

Yok arkadaş olmuyor böyle; mutsuz ol, stres ol, sinir ol, öfkeli ol, hayal kırıklıkları, kaygılar...
Yeter ama!!!
Tamam duygularsa duygular, herkes yerine geçsin arkadaş, herkes haddini bilsin...
İstemiyorum artık böyle umutsuz mutsuz yaşamak...
Nereye kadar yaa beynim yoruldu sürekli negatif enerjilerle karşılaşmaktan, istifa ediyorum olumsuz düşüncelerimden...
Hani şu doğal taşlar var biri negatif enerjiyi alır, diğeri kilo vermeye yardımcı olur vs...
Onları bir süre takarsınız da ara ara tuza batırırsınız toprağa gömersiniz ya topladığı negatif enerji kaybolsun diye işte bende öyle tuza toprağa batıp çıkmak istiyorum, arınmak istiyorum...
Gerçekten bunaldım, sıcaklarla da başım belalarda....

Çevremdekilerede söylüyorum olumsuz düşüncelerinizle dertlerinizle kederlerinizle gelmeyin arkadaş.
Bu aralar, ben zaten gerginim bir de etrafımdaki insanların gerilimleri nefes alamaz hale geliyorum, kimse alınmasın kimsenin derdini dinlemek istemiyorum...
Bu aralar Güzin Abla değilim, kusura bakmasın kimse...

Ben olmuşum dert küpü...
Benimkiler bana yetiyor zaten...
Şu an 3 farklı şehirde yaşıyoruz aile olarak.
Çocuğumun sesini telefonda duyduğumda önce böyle yüreğim bir hop ediyor sonrada burnumun direği sızlıyor...
Geceleri kesinlikle uyuyamıyorum...
En yakın arkadaşım hassasiyetimi bilmesine rağmen telefon numaramı internet satıcısına vermiş...
Bir düğüne sap gibi gitmek zorunda kaldım...
Her hafta bindiğim otobüste yer ayırtmayı ertelediğim için bugün aradığımda yer kalmadığını söyledi görevli(sadece bir firma var işleyen) ya 3 - 5 aktarma ile gideceğim ya da cumartesi sabahı bekleyeceğim....

Eeeee,
Şimdi ne yapıyorum???

Tüm olumsuzluklarımı siliyorum...
Tüm kötü düşüncelerimden arınıyorum....
Tüm beni sinir edenleri kafamdan yok ediyorum...
Şu an ki durumumun tadını çıkartmaya çalışıyorum...

Beynimi pozitife yönlendiriyorum; tıpkı günebakan çiçeklerinin kafalarını güneşe doğru çevirdikleri gibi...

mutlu anlarımı düşünüyorum,
Bu yaşananlardan daha kötülerini yaşayabileceğimi düşünüyorum ve şu an ki durumum için şükrediyorum...
Çocuğumun yokluğunda 3-5 film alıp 2009 dan beri bir kere başından sonuna kadar izleyemediğim filmleri izliyorum.
akşamları hızlı tempoda yürüyüş yapıyorum
En önemlisi sabah kalkarken ve gece yatarken kendime aynada gülümsüyorum...

ve ne olursa olsun olumlu düşünüyorum.
OLUMLU DÜŞÜNÜYORUM.

Çünkü beynin gücüne inanıyorum...
Olumlu düşündükçe herşey yolunda gidecek....
E.

24 Haziran 2013 Pazartesi

YOKSUN...

dışarıda sıcacık güneş, ılık yağan yaz yağmuru
ev soğuk
sen yoksun
oğlum yok
gözlerimden akan yaş soğuk
yüreğim soğuk
benim düşlerimde sizin yokluğunuz bile yoktu...
dışarısı sıcak ev soğuk....

bir haftadır yoktum buralarda,
okullar tatil olduğu ve bizim afacana bakacak kimse olmadığı için mecbur izin aldım
kalktık gittik annemin yanına ortak buluşma mekanına...
eşim ve çocuğumla birlikteydik, nasıl geçti anlamadım zaman öyle hızlıca aktı gitti...
dün bindim otobüse ve çalıştığım şehre geldim...
eşim çalıştığı şehre gitti ve oğlum başka bir şehirde kaldı...
otobüste gözlerim dolu dolu okuduğum kitaba konsantre olmaya çalıştım ama duygular düşünceler arka arkaya beynimde taklalar atıp durdu...
bir mutsuzluk çöktü içime...
nereye kadar sürecek bu böyle ne kadar devam edecek...
hiç bir fikrim yok...
eve geldim.. ev soğuk.. gözlerim donuk ruhum sessiz..
rahat uyuyamadım bölük pörçük derler ya işte öyle birşey
ara ara rüyalarda gördüm...
hep oğlumu... birilerinin kaçırdığını gördüm... onu kurtarmaya çalışırken gördüm kendimi...
sonra kalktım boğazımda bir düğüm...
kahvaltı bile yapamadım çıktım işe gittim...
mesai bitti tam çıkacakken sağanak yağmur yağdı...

oysa hava çok sıcak dışarıda ve yağan yağmur ılık...
yüzüme düşen yağmurlar gözyaşlarıma karıştı...
aklıma oğlum geldi birden... böyle yağan yağmurda kafasını kaldırıp dilini çıkartıp yağmur tanelerini yakalamaya çalışırdı zıplayarak....
oysa şimdi dışarıdaki  delicesine sıcağa rağmen yüreğim soğuk....

7 Haziran 2013 Cuma

Başkasının Çocuğuna Müdahale Eden Şahıslara İthafen-2

Geçen haftasonu gittiğimiz şehirdışı gezi programımızda pazar sabahı arkadaşlarla kahvaltı vardı,
buluştuk; kahvaltı uzadı öğle yemeğide aradan çıktı, sonra çoluk çocuk kitapçıya gittik herkes kendi havasında, oğlum için 2-3 kitap seçtim aldık kitapları çıktık dışarı, alışveriş merkezinde dolanıyoruz...
Öğle uykusuna düşkün olan oğlumun uyku saati geçti, ki uyku saati geçince oğlum devrelerini yakar, psikopata bağlar, yine heyheyleri geldi üstüne ne yapacağını şaşırdı, otogara gitmeden tuvalete götüreyim dedim gittik ama işimizi halledene kadar bende ne saç kaldı ne baş, yapıştı saçıma bir sağa çekiyor bir sola, yapma oğlum etme oğlum yok yoldu her yerimi...
Bende iyice bunaldı çocuk sağa sola sürünmesin, çantamı toplarken dışarda dursun diye çıkarttım, tabii hata etmişim bu wc den ok gibi fırlar ve alışveriş merkezinin koridorlarında koşar koşar ben daha yeni çıktım baktım taa öbür ucunda bir görünüyor bir kayboluyor, saçım başım yoluk yoluk bende başladım koşmaya ama sinirimden bir taraftanda söyleniyorum, insanlarda hiç böyle bir manzara görmemiş gibi garip garip bakıyor, dönün işinize bakın kardeşim size neee, işte insanlar atraksiyona bayılırlar ya bakarlar...
Yurtdışının en çok bu özelliğini seviyorum, kimse kimseye dönüp de bakmaz, yadırgamaz...
ki zaten onların çocuklarıda bu kadar fevri davranmaz..
neyse yakaladım aldım kucağıma.. kendimi zor tutuyorum, arkadaşlarla buluştuk tekrar, bindik arabaya, bu arada oğlan uyudu  beni otogara bıraktılar, ama 1 valiz 1 valiz gibi el çantası kucağımda oğlum perişanım artık uyuyan çocuğu mecbur bıraktım yere uyandı başladı zırıldamaya ama nasıl bir bağrış çağrış beni kucağına alllllll kucağına allllllllll çığlıkları garı inletiyor bileti aldım oturma alanına gideceğim her halinden psikolojisi yerinde olmayan bir kadında bu sefer oğluma bağırmaya başladı, yeter beee yeter seni mi dinlicez, suuussss, sussss artıkkkk diye bir de onun çığlıkları eklendi mi senfoniye, oğlum volumu arttırıyor kadında, o kadına çıkışıyor salya sümük: kızarım sanaaa suss kızdım sanaaa suuss diye, kadın bağırıyor buna....
ağladım ağlayacağım, aldım çocuğumu çıktım otobüslerin gelip gittiği yere sakinleştirene kadar hal başıma geldi tamam oğlum geçti oğlum diye....
o sakinleştide kadın ben otobüse binene kadar bağırdı durdu arkamızdan...
Böyle durumlarda çok çaresiz kalıyorum, o kadına bir şey söylesem zaten anlamaz, içim içimi yiyor...
Biraz anlayış yaa...
E.

6 Haziran 2013 Perşembe

Başkasının Çocuğuna Müdahale Eden Şahıslara İthafen-1

Her sabah olduğu gibi yine bir gözümüz açık bir gözümüz kapalı uykuya doyamamış bir halde çıktık yataktan, günlük rutinimizi yaptıktan sonra  ayakkabı giyme aşamasına zorlada olsa geldik..
binbir nazla biraz gazla yok bu oyuncağı götüreceğim yok şu kitabı ver götüreceğim o ayakkabıyı giymek istemiyorum benimde kısa kollumuuuuuu giydirrr serenatlarıyla  ağlaya bızırdaya çıktık kapıdan. Bu seferde yürümek istemiyorum pusetime bindir karnım ağırıyor nakaratlarıyla düşüyoruz yola, öyle bir noktaya geliyoruz ki planlamış gibi her sabah aynı noktada artık iş çığrından çıkıyor ve artık ikna aşaması geçip tehditkar cümleler havada savrulmaya başlayacağı sırada yoldan geçen yaşlıca bir teyze: " bak ordan köpek geliyor seni yiyecek hav hav" diyerek duruma müdahale ediyor... Elinden tutmaya çalıştığım çocuğa mı döneyim yoksa tüm sinirimi o teyzeden mi çıkartayım bilemiyorum, bildiğim bir şey varsa sana ne oluyor be teyze yaa sen ne karışıyorsun, senlik ne var hadi kendine göre yardım etmeye çalıştın da ne diye hayvan sevgisi aşılamaya çalıştığım çocuğuma köpek seni yiyecek diye söylüyorsun...
çocuklarda hayvan sevigisiBende söylene söylene yoluma devam ediyorum bir yandan da oğluma açıklamalar yapmak zorunda kalarak, köpekler insan yemez, insanlara zarar vermez, merka etme teyze sana şaka yaptı vs. vs..
Aslında işe yaradı söylediği, oğlum elimi tuttu güzel güzel yürüdü kreşine kadar ama sen kendi çocuğunu öyle terbiye etmiş olaiblirsinde başkasının çocuğuna müdahale edemezsin,
Zaten annelerin canı burnunda, valla her zaman bu kadar hoşgörüyle karşılanmazsın gün gelir ısırılıverirsin teyzeeeeee haberin olsun...
KARIŞMAYIN
Sevgiler E.

ARKADAŞ SENDROMU

Sendrom diyorum çünkü gerçekten yaşatıyorlar insana...
Geçenlerde bir arkadaşım telefon etti şu an  ...... dayım dedi( yaşadığın şehrin ismini söyleyip)
Sizin eve nasıl geleceğiz dedi, bende kısa süreli bir şok yaşadım, kafamda 50 tane şimşek çaktı
yolu nasıl tarif etsem nerden gelsinler diye çünkü düz yolu bile tarif edemem ben okadar sorunluyum yol tarifi hakkında. Bir taraftanda şaka mı gerçek mi söylüyor çözmeye çalışıyorum...
Sonunda şaka yaptığını söyledi konu kapandı gitti...
Sonra sonra arada arıyorum soğuk konuşuyor, çok önemsemedim
Geçen yine ortak bir arkadaşla konuşurken bana dedi o arkadaş sana çok kırılmış artık nasıl düzeltirsiniz arayı bilmem diye...
Şaka yapıyor sandım şoka girdim bir kez daha...
Gelmediği gibi birde bana kırılmış...
Buraya gelse kapıda kalacakmış....
Ben burada 50 tane şeyle uğraşıyorum, kocam yok, çocuk - ev üstümde, işyeri ayrı sokak ayrı kimseye gık demiyorum...
Herkes yaşadığını bilir evet ama bu kadarına da pes doğrusu
arkadaşım bana kırılıyor...
çok üzüldüm yaaa, gerçekten ben daha çok kırıldım, tavrına da şaştım kaldım...
Ne diyeyim: Güle Güle...

3 Haziran 2013 Pazartesi

Yazacak Kelimem Kalmadı....

Ülkemde olanlar yüzünden çok mutsuzum...
Dilerim bir an önce her şey düzelir...
Bu sıkıntılı süreç bir an önce biter...
E.

30 Mayıs 2013 Perşembe

OKSİJENSİZ DÜNYA İÇİN EL ELE....

Ben İstanbul'a hayatımda bir kez gittim,
Çooook küçükken,
Öyle çok da gezme imkanım olmadı,
Gezi Parkınıda bilmem...

AMA İÇİM ACIDI...

O ağaçların bir AVM için sökülmesine, buna engel olmak isteyen o insanların gördüğü işkenceye İÇİM ACIDI....

Hadi kendimizi geçtik de gelecek nesil nasıl nefes alacak?
Her yer beton yığınıyken, çocuklarımızın ayakları şu an yere değmezken, bir yeşile bu kadar muhtaçken çok mu gerekli AVM???

Ben oğluma ağaçlarında canlı olduğunu bizim hayat kaynağımız olduğunu akciğerlerimiz olduğunu anlatırken, ona ağaç sevgisi yeşil sevgisi aşılamaya çalışırken bu ağaçların söküldüğünü nasıl anlatacağım neden söküldüğünü, bir bina yığını için kaç yıllık ağaçların heba edildiğini nasıl anlatacağım, buna engel olmak isteyen insanlara yapılan insanlık dışı müdahaleyi ....

Ben içimde hazmedemezken kabullenemezken yeşillerimiz yeşilliklerimiz birer birer yada toplu toplu giderken, kendi çocuğuma nasıl açıklama yapacağım....

Önce insanlar öldü...
Şimdi de ağaçlar...,

ne güzel yok ediyoruz kendi kendimizi.....

korkarım DOĞA İNTİKAMINI FENA ALACAK....

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Birilerinin Hayatına Dokunmak...

kapanan kapıları açmakTam 10 sene önce bir dershanede üç aydan oluşan kurslar veriyordum sabah 9 da başlayıp akşam 9 da bitiyordu ve çok yorucuydu.
Günde 3 gruba giriyordum ve çocuğundan yaşlısına küçüğünden büyüğüne bir sürü insanla birlikteydim. Anlatılacak konular sabit olduğundan ve sürekli tekrar etmekten artık otomatiğe bağlamıştım.

Haliyle konu anlatımında bir sorunum olmadığı için kişilerle birebir ilgileniyordum bir çok paylaşımda bulundum.

Geçenlerde o öğrencilerden biriyle karşılaştım ve aslında tanımakta zorlandım, büyümüş evlenmiş...
konuşurken bana söylediği bir cümle gözlerimin dolu dolu olmasına neden oldu...
senin bir lafın vardı hala unutmam dedi:
 
Çok kapılar çaldım yüzüme kapandı, ama hiç umutsuzluğa düşmedim, kapanan o kapıları çalmayı da açmayı bildim hep derdin... Bu cümle beni hep hırslandırır dedi...
 
Düşündümde evet öyleydi gerçekten hiç pes etmedim kafama koyduğumu öyle ya da böyle bir şekilde gerçekleştirdim ve herkese de yapmak istediklerinde destek olurdum.
 
Öyle ki o anda çevremde bulunan insanlara da sürekli pes etmemelerini istediklerini elde edebileceklerini, hayallerinin peşinden gitmelerini, kimseye kulak asmamalarını, iç seslerini dinlemelerini söylerdim,
Çünkü hep bilirim ki bir çok insan fesat, kimse kimsenin başarılı olmasını hazmedemiyor, eğer bir hayaliniz varsa evet yapabilirsin demek yerine, nasıl yapacaksınla başlayan milyon tane sebep yığarlar önünüze, kösteğin alasıdırlar...

Ne olursa olsun pes etmemek gerek, 99. kapı kapandığında 100. kapı için umudu yitirmemek gerek...
 
Birilerinin bir hayali varsa ben o kişiden daha çok heyecanlanıyorum ve kafamda ilginçtir bir sürü plan ve organizasyon beliriveriyor, hemen anlatıyorum o kişiye...
 
Biliyorum ki birinin hayali gerçekleştiğinde o kişi mutlu olacak ve biliyorum ki kişi başarılı olunca güzel ülkeme katkıda olacak, kişi-insanlık-devlet kazanacak....
 
Birilerinin hayatına dokunmak, onların hayatında bir iz bırakabilmek bana çok mutluluk veriyor...
 
Birilerinin hayatında olumlu izler bırakmanız dileklerimle....
E.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

20 Dilek Listem (Henüz Tamamlanmamış)

Şu an listemdeki dilek sayıları eksik ama aklıma geldikçe güncelleyeceğim:)




  1. Ç. ile yeşillik ek (maydanoz, nane, vs..),
  2. Değişik bir salata tarifi bul ve dene,
  3. yaz bitene kadar 10 kilo fazlanı ver,
  4. 4 yıllık bir üniversite bitir,
  5. İngilizceni geliştir,
  6. Fotoğraf kursuna yazıl,
  7. Bisiklet sürmeyi öğren,
  8. Paten kaymayı öğren,
  9. Ahmet Ümit'in tüm kitaplarını oku,





Evettt, bir taraftan listemizde yaptıklarımızın altını çiziyoruz, bir taraftan da yeni dilekler ekliyoruz:)

1. dileğimizi oğlum gitmeden önceki hafta gerçekleştirmiştik. Birlikte maydanoz ektik, bugün gördüğünde çok şaşırdı çünkü tohum halindeydi ektiğimizde şimdi boyu uzadı yaprakları çıktı kocaman oldu:)
3. dilekte yaz bitene kadar 10 kilo verilecekti, ben henüz 1 kg verebildim, kaldı 9 kg:)
 

BİR DİLEKLE BAŞLADI HERŞEY

20 dilekDebbie Macomber' ın kitabı: Bir Dilekle Başladı Herşey...

Kitap bana göre çok güzel, akıcı, eğlenceli.
Bir çırpıda bitirdim...
Aslında bu kitaplar seri halinde;
bu üçüncü kitap, ben birincisini okudum ikinci kitabı almamışım o yüzden 2.yi beklemeden 3. den devam ettim....

Kitapta:
İçinde bir gurup insanın çeşitli nedenlerle yapmak istedikleri, hayatlarına yaşama sevinci katmak için; bazıları küçük, bazıları büyük yazdıkları 20 adet dilekten oluşmakta....

Bu kitabı okumadan önce hatta taaa lise yıllarımdan beri zaman zaman değişen yenilenen bir listem vardı, ama bu listenin adı hedeflerim listesiydi...
Bazılarını gerçekleştirdim, bazılarınınsa yanından geçtim...

Şimdi bu kitabı okuduktan sonra bende tekrar güncellenmiş ama daha kapsamlı daha küçük 20 dilek tutmayayım ve gerçekleştirmek için uğraşmayayım diye düşündüm...
ve listeyi oluşturmaya karar verdim:)

KURAL KOYDUYSAN TAVİZ YOK!!!

zeplinMerhabalar,

Akşama doğru beklenen oldu sebepsiz mutluluğum öylece havada asılı kaldı gelen bir telefonla,
zaten bir önceki gün alerji olup döküntü yaşayan oğlumun dün de mide - bağırsak arası sindirim sistemi bozulmuş okuldan aradılar. Öyle elim ayağıma dolandı, kötü oldum birden koştur koştur kreşe gitmek zorunda kaldım zira, bir taksi bulamadım daha doğrusu taksi vardı da şoförü yoktu yerinde, hal böyle olunca tabana kuvvet moduna geçtim...
Okula varana kadar da bilgi aldım sevgili öğretmenimizden ne yedi ne içti çıkardı mı vs. vs.
baktım bizim yerinde duramayan sabah güle eğlene kreşe bıraktığım oğlum yatmış minik koltukların üstüne öyle kendinden geçmiş modda..
İyice kötü oldum, şu çocuk böyle hasta oluyor ya işte ozaman kocamın yokluğunu daha çok hissediyorum.
Ayakkabılarını giydirirken bir diğer kreş arkadaşına laf atmadan duramadı oğlum bu konuşması gözlerimin dolmasına sinirimin bir kat daha artmasına sebep oldu
konuşma aynen şöyleydi: Yağmur'un babası burada değil ki, annesi alıyor onuda, benim annem çok güçlü, babamda ankarada, babam gelemezki şimdi buraya... annee seni çok seviyorum :..(
moralde dip oldu,
marketten gofret istedi, normal şartlar altında kesinlikle "HAYIR" derdim ama o kadar halsiz ve rahatsızdı ki kıyamadım aldım. alışverişimizi yaptık çıktık, eve gelirken çikolatayı ancak ona yapacağım nefis mercimek çorbasını içerse yiyebileceğini anlattım,
hemen bir mercimek çorbası yaptım ama bol naneli, çünkü midesi bulanıyordu iyi gelir diye.
Üstümü değiştirene kadar pişer yediririm diye düşünüyordum.
Çat çat kapı kapatma sesleri geliyor, ne oluyor derken bir baktım, beyfendi elinde gofret salon kapısını kapatmış kapının arkasına saklanmış, gizli iş yapıyor!!!!
bir kez daha kendimi kötü hissettim....
bir yerlerde yanlış yapmışım ki oğlum bu hareketi yaptı!!!
tuttum elinden aaaa sen burada mıydın bende ne sesi geliyor böyle diyordum, elinde ki çikolatayı saklamaya çalıştı, demek çıkarttın gofretini poşetten iyi yapmışsın oğlum bana yardımcı olduğun, poşeti boşalltığın için teşekkür ederim dedim.
anne yiyebilir miyim dedi, elbette dedim senin o, sana aldım ya unuttun mu?
ama çorbandan sonra dedim, ses çıkartmadı uslu uslu odaya geçti...
hali yok sesi çıkmıyor bir değişiklik olsun dedim bir seferlik odada yesin tv karşısında yemeğini dedim
AMA YANILMIŞIM!!!
insan bile bile nasıl hata yapar akıl işte!!!!
Annemin bir lafı vardır: KURAL KOYDUYSAN TAVİZ YOK...
kanepenin üstüne koyduğum içine karnını tok tutsun diye ekmek doğradığım çorba hooooop beyefendinin bir el hareketiyle halının üstünde; hemde her yere saçılarak...
Nevrim döndü gözlerimde böyleeee şimşekler çaktı, kulaklarım da bir uğultu yükseldi
Bir şeyler söyledi ağladı ama topladım çorbayı mutfaktan yenisini hazırladım ve gözlerimden ateşler çıkarak sakin olmaya çalışarak güzel güzel yedirdim, artık son lokmalarda öğürür gibi olunca tamam dedim yeter bu kadar su istedi üstüne suyunu da içti...
sakinleştim bende kucağıma oturttum güzelce anlattım ne kadar üzüldüğümü, kızdığımı "ben" diliyle
halımızın da kirlendiğini zaten temizliğe zor zaman ayırdığımı onunla oynayacağım zamanı şimdi halıyı temizlemekle geçirmek zorunda kaldığımı anlattım. Sarıldı öptü, işte kendince özür diledi belki de.
sonra ona aşcı fareyi açtım 10 dk izledik, gözleri gitmeye başlayınca Berrin Göncü Işıkoğlu- Tali Erken Yatıyor isimli kitabını okudum, biliyorum hasta dahi olsa kitap okunmadan zor uyur.
böyle işte...
Bir geceyi noktalayıp bir güne başladık,
offf offf çekiyorum, iş arkadaşım; başladın yine balon şişirmeye diyor,
ama benim balon zeplin oldu....
E.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

HAYAT GÜZELDİR : )

Merhabalar:)
Haftasonu şehirdışına çıktığımız ve dünde okullar tatil olduğu için yazamadım...
Cuma akşamı bindik otobüse kucak kucağa güle eğlene vardık ortak buluşma yerimize,
Babamızı göreceğimiz için bizim fındıkta bir heyecan bir heyecan, kıpır kıpırız
indik otobüsten o nasıl bir sarılış o nasıl bir özlem giderme babasıyla...
ağlamak istedim...
haftasonu nasıl geçti hiç anlamadık.jet hızıyla geçti gittiii...
pazar akşam kendimizi yine otobüste bulduk...
istemeye istemeye döndük yine kürkçü dükkanına..
her dönüş bir başka kabusun başlangıcı gibi...
dün okullar tatildi, tanıdığımız kimse olmadığı için bu koca şehirde işe birlikte geldik...
Top, balon, uçak, oyun hamuru, yazma, boyama, kesme derken vakit tamamlandı, eve alışverişe gittik.

BUGÜN İÇİMDE NEDENİNİ BİLMEDİĞİM BİR MUTLULUK VAR!!!

havadan mıdır sudan mıdır yoksa tatlı oğlumdan mıdır bilmiyorum ama mutluyum tüm sorunlarıma rağmen...
Bu sabah oğlumla "ebelemece"- "hayvanların taklidini yapma"  oynayarak gittik okuluna,
çevredekilerin garip bakışları altında...
:) hiç tınmadım bile...
ister deli desinler ister kafayı yemiş
sorun yok
oğlumun o yüzündeki eğlendiğini gösterir ifade tüm dünyaya bedeldi benim için
Sanırım onun mutluluğuydu benim mutluluğum...

Herşeye rağmen : HAYAT GÜZELDİR,
dedim kendi kendime, bir hafiflik bir rahatlık çöktü şimdi üstüme...
tabi ilerleyen saatlerde ruh durumum nasıl olur bilmiyorum....

Sevgiler.
E.

17 Mayıs 2013 Cuma

Çocuklar...

Dün oğlumu kreşten aldım, eve doğru yollandık,
Kaldırımda elimi tutmamı istemiyor bizim genç henüz 3,5 yaşında olsada...
Anlaşmamıza göre araba yolunda, geçişlerde elimi tutuyor, kaldırımda bırakıyor; hiç istemiyoum elimi bırakmasını yolda, araba yoluna atlar ayağı takılır düşer diye aklım çıkıyor, bir sağında dönüyorum bir solunda... koşuyorsa bende koşuyorum arkasından, o durduğunda ben de yürüme moduna geçiyorum...

Çok mu pimpirikliyim? çok mu abartıyorum? çok mu korumacıyım? bilmiyorum...
Bildiğim bir şey varsa çocuk büyütmek büyük sorumluluk istiyor...

Markete uğrayıp eve geçeceğiz, yaşadığımız il küçük olduğu için her an bir tanıdıkla burun buruna gelme olasılığımız çok yüksek. Yeni kapı komşumla karşılaştık; biri 2, diğeri 1 yaşında iki çocuğu var, zaman zaman merdivende karşılaşıyoruz kendisiyle. 1 yaşındaki oğlunu almış, 2 yaşındaki kızı yanında yok, sordum nerede güzellik diye, evde uyuyor dedi, eşiyle bıraktı diye düşünürken onu yalnız bıraktım oğlum sıkılınca dışarı çıktık dedi. NASIL YANİ??? dedim kızını yalnız mı bıraktın evde bir başına???? Bir şey olmasın sakın dedim? Uyuyor bir şey olmaz dedi!!!!

İyi akşamlar dileyip yoluma devam ettim ama kaynar sularda döküldü başımdan aşağı, onu yargılamak gibi bir lüksüm yok; ilerde benim başıma ne geleceğinide bilmiyorum ama her akşam tv kanallarında haberlerde bangır bangır çakmakla oynayan çocukların haberi çıkıyor, hiç mi haber izlemiyor bu kadın dedim kendi kendime ışık hızıyla geçti bir sürü düşünce beynimden; pencereden, damdan, balkondan düşen çocuklar, başına olmadık iş gelen bebekleri hiç mi duymuyor? ihmalkarlık değil de nedir bu?
bir şey olmaz mantığı,
ne geliyorsa bundan gelmiyor mu başımıza?

Ben ki duyunca ağlıyorum üzülüyorum aklımdan çıkmıyor ne yapıyordur o aileler diye sürekli düşünüyorum...

Allah sabır versin,
Komşumada akıl fikir,
Bizi de Evlatlarımızla sınamasın...

E.

16 Mayıs 2013 Perşembe

İş Arkadaşları-1

Herkesin başına aynı olaylar ya da benzerleri geliyor mu bilmiyorum ama saçlarımı yolmak istiyorum gerçekten...
Benim çalıştığım ofiste 3 kişi var,
2 arkadaş sürekli aynı hikayeleri tekrarlayıp duruyor, hiç pes etmeden durmaksızın her gün aynı hikayeler ya askerlik anıları ya da iş yeri anıları,
tamam paylaşım yapmak güzeldir anılarını anlatmak güzeldir ama sürekli aynı hikayeleri dinlemek gerçekten sıkıcı oluyor.
Orta halli bir günümdeysem; "aaa evet anlatmıştınız şöyle olmuştu" diyorum, iyi günümdeysem: "evet evet doğru aaaa evet" diyerek geçiyorum, sıkıntılı bir gün geçiriyorsamda hiç üstüme alınmayıp yoğun işim varmış gibi davranıyorum nefret ediyorum bu durumdan ama aklıma başka çare gelmiyor...
varsa bir önerisi olan lütfen paylaşsın,
sabrım kalmadı, her şeyi geçtim o kadar çok dinledim ya sanki benim anılarım gibi oldular, sanki ben yaşadım o anıları...
Üzmek istemiyorum kimseyi...
ama bu duruma daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum...
İnsaf kardeşim azıcık insaf....
E.

14 Mayıs 2013 Salı

Tek Kelimelik Cümleler..

ayrımcılıkGünaydın...
Biz insanlar ne karışık varlıklarız,
Düğüm olmuş yumak gibiyiz aynı,
Çözmeye çalıştıkça karışıyoruz daha beter,
Şöyle şeffaf ve net kimseyi göremiyorum etrafımda,
Sürekli birbirinin arkasından atan aradan 10 dk geçmeden "toprağım hadi bana çay ısmarla" diyen garip insanlarla dolu çevrem!!! adamın arkasından söve söve saydırıyorsun sonra gidip çayını içiyorsun.
Benim midem bulanıyor, arkalarından konuşulmayan insan kalmıyor....
Bu nasıl bir mantıktır... Cadı kazanı diyorum boş değil gerçekten...
Yanlış bir şey yapıldığında top hemen; diğer şahsa, bilgisayar sistemine, bir üst makama atılıyor...
Tek ayak üstünde 40 yalanla 40 takla attırılıyor...
Şaşıyorum,
Erkek ağırlıklı bir ortamda çalıştığım için hareketlerime dikkat etmem gerek farkındaydım ama kendimi bu kadar soyutlamam gerektiğini bilmiyordum....
Sırf yalnız bilmesinler beni diye insanlara eşimi oda oda gezdirip hepsiyle tanıştırdım,
Ama ne oldu??? Sonuç: koca bir 0!
Kesin benim arkamdan da konuşuyorlardır.
Konuşsunlar benim alnım ak vicdanım pak.
Cinsiyet ayrımı yapmayı hiç sevmem, benim gözümde "insandır" -"insanlığıdır" baz aldığım, "kişiliğidir", ama burada cinsiyet ayrımı çok fazla, kadınsan ezilirsin, evli ol, çocuklu ol fark etmez....
Şu an yaşadıklarım şunlardan oluşuyor:
Bir ofis arkadaşının odasına gidip çay içilmez, oğlunu kreşten almak için o yönde gidenin arabasına binilmez, kimseye günaydın iyi akşamlar denilmez en önemlisi: birine "A" desen "Z" olarak alfabenin tüm karakterleri arka arkaya dizili sana geri gelir!
Adın çıkar...
O kadar ki artık gülmüyorum bile, bırak bir çift kelime konuşmayı. sadece:
EVET-HAYIR-TAMAM tek kelimelik cümleler kuruyorum.
insanın işyerinde huzuru da olmuyorsa nasıl verimli olabilir ki????
Evde de huzurumuz yarım...
teselli etmeye çalışıyorum kendimi, bunlar hep tecrübe insan yaşayarak öğrenir, kocana kavuşunca bu sorunların bitecek...
Ama nereye kadar...
Sevgiler.

E.

Kendi sorununu Kendi Çözmek...

Dün iş çıkışı hemen eve gitmek istemedim,
çocuklarda kabızlık
oğlumun öğretmenine dışarda yemek yeme teklifinde bulundum O da zoraki de olsa kabul etti sağolsun.
Gittik lokantaya, siparişler verildi, yemeğin ortasında sevgili öğretmenimiz gitmek zorunda olduğunu söyledi, gönülsüzce peki demekten başka bir seçeneğim yoktu tabi ki...
O gitti bizde oğlumla ağır ağır yemeklerimizi yedik.
Sonra bir mağazaya girip 2 yazlık üst, 1 pantolan alarak moral alışverişi yaptım kendime,
Eve geldik, bir sorunumuz yoktu telefonla annem arayana kadar, ben konuşurken oğlum sürekli anne anneeeee diye bağırdı durdu; tamam oğlum ilgileneceğim seninle izin ver konuşmam gerek anneannenle diyerek telefon konuşmama devam etmeye çalıştığım sırada koluma yapışıp dişlerini geçirdi bir güzel, canım acıdı çok ama yapacak bir şey yoktu artık ok yaydan çıktı.... Anneme sonra konuşuruz diyerek telefonu kapattım. Oğlumu koltuğa oturtarak ısırma hareketini sevmediğimi canımın çok acıdığını ve oturttuğum koltuktan 3 dk kalkmaması gerektiğini ceza verdiğimi söyledim. ağladı zırladı sonra sustu ve anne sen beni çok üzdün dedi. Bende çok üzüldüm ama tersi hareket yapamazdım bu dakikadan sonra... 3 dakikası dolunca ona sarıldım ve onu çok sevdiğimi söyledim. Sorun çözüldü gibi.

Etkinlik saatine geldi sıra: kakaolu sütleri çok seven oğlum içtiği kutuları biriktirdi ve onları elişi kağıtlarıyla kaplayarak trenler oluşturduk. kaplamasına yardım ettim, tekerleri kesmek yapıştırmak ve trenleri birbirine eklemek ona kaldı... Çok eğlendi... Ama bir şey daha yaptım o arada normal şartlarda kesinlikle kakaolu muzlu vs gibi süt içmesini istemiyorum ama abur cubur yemesinden iyidir düşüncesiyle alıyordum. Bu sorunu kökten hallettim. İçinde iki üç damla kakaolu süt kalmış olan kutu günlerdir beklediği için kötü bir kokuya sahipti, kestim orta yerinden ve ayy dedim Çcim  bir koklar mısın korkunç kokuyor anneciğim bu dedim, bir daha bunlardan almayalım bu kadar kötü kokulu bir içeceği içmek istemezsin heralde dedim, önce itiraz etti annecim ben çok seviyorum ama dedi, kutuyu burnuna dayadığım anda düşünceleri değişti; almayalım bir daha dedi istemeyeceğim bir daha dedi. Çok mutlu oldum...

Üstümde o kadar yorgunluk vardı ki, yatma prosedürlerini uygularken bayılmak üzereydim artık
ballı süt, diş fırçalama, pijama giyinme, yatağa yatış ve ışığı kapattım ki bir ses anneeeeeee hikayemi okumadın lüdfen anneee lüdfeeeennn duyuldu... tekrar ışık, yatak ve hikaye okuma, ışığı kapat, iyi geceler dile ve uykuya geçiş tabi ne unuttuk SAATİ KURMAYI!!!!

Rüyamda sürekli oğlumla uğraştım, bölük pörçük uyur uyanık bir uykudan sonra...

Sabah gözümü zor açtım,
Geceden saati kurmayı unutunca sabah uyanmak zor oldu tabi...

Apar topar hazırlandım, Ç.yi hazırlamaya geldi sıra, ama bir problem çıktı
tuvalet sorunu: 20 dk uğraşmamıza rağmen ayrılamadı Ç.den kakası malesef, bu arada kendi kendine de kızdı sulu yemek yemedim salata yemedim ondan böyle oldu dimi annecim, bir daha seni dinleyeceğim annecim. belki yolda gelir annecim okula geç kalmayalım annecim diye diye hazırladık onu da kendi sorununun çözümünü kendi buldu çocuğum...

Taksiye bindik ve önce okul ardından iş...

Normal şartlarda 8.30 da iş yerinde olmam gerekirken, 08:45 de iş yerindeydim...
Neyse ki bu seferde bir şey demedi müdür ya da amirler, aslında onların bir şey demesine gerek yok ben zaten geç kalınca yerin dibine girip hep kendime kızıyorum... Çocuklu ve yalnız olunca neye yetişeceğimi şaşırıyorum, zorlanıyorum, bende kendi kendime bulmaya çalışıyorum sorunumun çözümünü... 5 tane alarm arka arkaya ve her zaman ki saatten 15 dk daha önceye kurulacak!!!

Şimdi aklım oğlumda...
Ne ilginç şu anne yüreği ne garip, o acı çekerken ben 2 katı fazla acı hissediyorum yüreğimde...
Onun ayağına taş değse, benim yüreğimde yara oluşuyor...

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Reyhanlı...

Ateş düştüğü yeri yakarmış,

bir tarafta acı bir tarafta kutlamalar...
ne zaman duyarsızlaştık bu kadar?
ne zaman kaybettik duygularımızı?
vicdanımızın sesine ne zaman tıkadık kulaklarımızı?
bana dokunmayan yılan bin yaşasın moduna bağladık...
Orada giden canlara bile saygımız yok,
ne oldu bize böyle???
neredeyiz ne haldeyiz...
kelimeler...
söylenecek kelimeler var ama tıkandım kaldım...
uyuyoruz, uyutuluyoruz.

üzülüyorum....

E.

12 Mayıs 2013 Pazar

GÜN ANNELERİN...

Gün annelerin günü....
anneme
Her özel günde olduğu gibi sadece bir gün mü olmalı anneler günü...
hamilelikle başlayan ve ölünceye kadar bitmeyen bu annelik durumu, annelik endişesi hiç bitmez tükenmezken sadece bir gün mü hatırlamak gerek???
İtiraf etmeliyim ki ben annemle sürekli bir çatışma halindeydim(hala öyleyim) ortak düşüncemiz çok nadirdir, bilmem kuşak çatışmasından mı, yoksa başka bir olay mı, o ne kadar despot, tatlı sert, kaya gibi biriyse ben tam tersiyim, o bir durum karşısında ne kadar kararlıysa ne yapacağını nasıl hareket edeceğini bilirse; ben tam onun zıttı kadar kararsızım, nasıl bir annenin böyle bir kızı olur sanırım baba tarafından gelen genler sayesinde...
Ona yaptığım onca şeye karşın kırıldı mı kırılmadı mı yaptıklarıma üzüldü mü üzülmedi mi bilmiyorum, hiç duygularını belli eden bir insan değildir kendisi, ama hiç bir zaman benim isteklerime karşı çıkmamıştır, başıma gelenlerden dolayı hiçbir zaman "ben sana demiştim" dememiştir. 
İleri görüşlüdür, belki tecrübelerinden kaynaklıdır bu ileri görüşlülüğü...
bildiğim bir şey varsa beni sever ama erkek kardeşime olan ayrı bir düşkünlüğü vardır:)
ya da sürekli başını belaya soktuğu için özel bir ilgi de olabilir. zaman zaman anne sen hangimizi daha çok seversin diye sorduğumda bana sen 5 parmağından hangisini kesersin diye soruma soruyla cevap verir ve ardından ekler, ben çocuklarımı birbirinden ayıramam der sonra çıkar işin içinden... Onu çok seviyorum :)
kardeşimde, bende evliyiz ve benim bir oğlum var, onun bir kızı olacak...

Gelelim bana,
Benim minik oğlum henüz çok küçük oğlum ama ilerde ne tarz sorunlar yaşayacağımı hiç bilmiyorum, şu an babasının bir var bir yok oluşuna alışmaya çalışmakla geçirmeye çalışıyor zamanını, ufak tefek krizlerimiz oluyor bundan kaynaklı en aza indirgemeye; hem anne hem baba olmaya, babanın boşluklarını doldurmaya çalışıyorum. Tüm vaktimi onunla geçiriyorum. Hiç ev işi yapmıyorum o uyanıkken, ya resim yapıyoruz ya oyun oynuyoruz ya da mutfakta birlikte çalışıyoruz. Hiç umurumda değil ev temizmiş, pismiş gelen ne demiş giden ne demiş... bildiğim bir tek şey var benim oğlum bir daha bu günlere geri dönmeyecek, ev işlerine ayıracağım vakti ona ayırıyorum. Bilmem doldurabiliyor muyum böyle yaparak babasının yokluğunu,  ama ona tüm sevgimi tüm şefkatimi vermeye çalışıyorum.

Bu sabah kahvaltıya gittik; ikimiz anne ve oğul olarak...
keyifli bir sabahtı, eğlendik...
Hepsi bu:)
günün anlam ve önemi sadece bir gün olmamalı...
ailelerimizle geçireceğimiz süre çok kısıtlı onlara değer verelim, ne kadar çatışma düşünce farklılığı yaşasakta saygıda kusur etmeyelim.
Sevgiler.
E.

10 Mayıs 2013 Cuma

Yazmak iyi geldi sanırım


Tabii dün şarkılar eşliğinde ağlayarak kendi kendime yaptığım terapiyi saymazsak...
Deşarj oldum, bununda faydası olmuş olabilir...
Haliyle uykumda kaçtı uzun süre uyuyamadım...
Bir yerlerden başlamak gerek anlatmaya, neden bu kadar bunalımım neden bu kadar takmaya başladım hayatı, öyle değil mi...
Evliyim, çalışıyorum ve bir çocuğum var. Ama şu an farklı illerde yaşıyoruz eşimle iş durumlarımızdan dolayı...
Toz pembe olan hayatın rengi birden gökgürültülü sağnak yağışlı havaya büründü bu zoraki ayrılıkla birlikte, oğlum benimle; dünyalar tatlısı bir çocuk, hayatımda bu zamana kadar hep iyi ve güzel şeylerle karşılaştım (en azından hep böyle düşündüm, pozitif olumlama) her annenin başına gelen en güzel şey gibi o da benim hayatımın en güzel olayı :)
o küçücük kalbinde bu zoraki ayrılıktan dolayı neler neler hissediyor, bana bile ağır gelirken hayat...
ilk 3 yılı birlikte ve kalabalık bir çevreyle geçirdik. İşe başlayınca tam gün kreşe gitmeye başlayan çocuğum birden o kalabalık çevredende oldu...
Koskoca bir şehirde sadece ikimiz:
Anne ve oğuluz...
itiraf etmeliyim ki bu şehire gelene kadar market taşınacak tamir edilecek, gidilecek götürülecek her şey sevgili eşime aitti. Bir ampül bile değiştirmedim ki hala değiştiremiyorum buraya geldiğim de 10 gün boyunca patlamış lambayla yaşamak zorunda kaldım! Diyebilirsin insan bu kadar aciz mi olur evet malesef öyleyim elektriğe karşı fobim var, daha bir çok şeye olduğu gibi...
Bu evdeki teknik sorunların üstüne, market alışverişleri, oğlumun kreşe alışma zamanları, okula götürülüp getirilmesi, ev - yemek işleri, ilgi manyağı oğlumun bu ilgiden yoksun kalınca iyice bana sarması, yalnız bir kadına çevrenin baktığı gözler, işyerindeki sorunlar vs..
hepsi bir araya gelince bende pimi çekilmiş el bombası gibi oldum,
tüm neşem huzurum mutluluğum hatta neredeyse sağlığım kaçtı gitti benden...
Hiç kendimi bu kadar çaresiz ve yalnız hissetmedim...
Şimdi içimi dökmek için kimi arasam karşı tarafın benden daha dertli olduğunu anlayıp susuyorum, iyice dert küpü oldum:)
yazdıklarımı geri dönüp okumuyorum, çünkü eminim saçmalamış olabilirim, ama sonuçta bu bir çeşit rahatlama iç döküş...
O yüzden saçmalama günlüğüde olabilir,  canlı günlükte yazı köşeside:)
Sorun yok...
Sevgiler.
E.

9 Mayıs 2013 Perşembe

Sorma...

yaşama azmiMerhabalar,
Blog furyası aldı gitti başını,
Bende yazmak istedim en azından bir deneyim olsun, ne kadar sürer bilmiyorum, devamı gelir mi bilmiyorum, ihtiyaç hissettim belki de yazıp içimi dökmek....
Bir hayatı yaşamak gibi sonunu görmeden ne olacağını bilmeden öyle gözü kapalı adım atar gibi bir başlangıç işte...
canlı günlük dedim adına da...
belki dinamik günlük desem daha mı güzel olurdu onu da bilmiyorum...
31 yaşındayım yazdıktan sonra şöyle bir durdum ve düşündüm de hayır 32 oldum!!! alışmak ne kadar zor bu yeni yaşlara... 30 dan geri saymak istiyorum şimdi....
Eskiden daha çocukken 18 olmaya gün sayarken ve her yaşta bir sene ilerden giderken şimdi buçukların ayların hesabını yapar olmuşum, ilginç...
Evlenene kadar sıkı bir günlük tutucusuydum...
orta okulda başladım günlük tutmaya, çeşitli öykü yazmışlıklarım da oldu o zamanlar, sadece o defterlerin içinde hiç gün yüzüne çıkmadılar, orada kaldılar tozlu defter sayfalarında... hepsi annemin evinde...
Zaman zaman karıştırırdım onları içlerinden bir sürü ıvır zıvır çıkar:) yenmiş çikolata kabukları, sinemalardan tiyatrolardan kalan biletler, lokantaların adlarını taşıyan ıslak mendil paketleri, kiminle gidildiği neler yapıldığı birer ikişer cümleyle paylaştığım notlar... kurutulmuş çiçekler, hediye edilen anahtarlıklar buzdolabı süsleri, çerçeveler... tıpkı bir çöpçü balığı gibiyim burdan bu anlaşılabilir:)))
Liseyi bitirdiğimde (99 yılında)o zamanlar herkes hatıra defteri tutarken ben 4 sene boyunca giydiğim beyaz gömleklerimden birini yaptım hatıra, tüm sınıf arkadaşlarıma birer cümle yazdırıp imzalattığım gömleğim, vefat eden anneannemin son örttüğü yazmaya sarılı bekler öylece... anılara çok değer verir(im)dim...
her birinin benim için önemi büyüktür...
çok not yazmışımdır sevdiğim arkadaşlarıma peçetelere...

Ayşegül Aldinç, Sorma dinliyorum şu an... bitiyor, başa alıyorum, bitiyor başa alıyorum... sanırım 6 ya da 7. kez dinleyişim, bir şarkıya takılırsam arka arkaya bıkmadan dinleyebilirim, bazıları bir daha o şarkının adıını bile duymak istemez belki ama bu benim için geçerli değil...

istiyorum ki "şu an" dan kopup eskilere gideyim...
çok eskilere, çocukluğuma, lise yıllarına, üniversite yıllarına...
bu aralar kalbim atmıyor nefes almıyor gibiyim...
bahar geldi doğaya her yer cıvıl cıvıl her yer aydınlık ama çok da etkilemiyor beni
acaba yaş almak böyle bir şey mi???
Sevgiler.
E.