16 Ağustos 2013 Cuma

Git-Gel

Evetttt, yine bir hafta sonu tatili yine yolculuk göründü...
Bilet alındı valiz hazırlandı otobüs saati bekleniyor...
Büyük buluşmaya 5 saat var
Neyse ki ortada buluşmamız 4 saatlik yol mesafesinde; düşünüyorum da Türkiye'nin öbür ucunda olsaydım ne olurdu???
O zaman bunalımın en dibini yaşardım....
Az kaldı diyorum ama son zamanlar hiç geçmek bilmiyor....
Belki dışardan kendimi avutuyorum geçecek her olay zamanını doldururrrr, sakin ol, sessizce bekle...
Ama işte ne kadar zor beklemek....

Yalnız yaşayan insanlar ne yapıyorlar???
Ev-eş-çocuk o kadar dolduruyormuş ki zamanımı onlar yokken boşluğa düşmüş gibi oldum ve düşündüm...
Yalnız yaşayan insanlar işlerinden eve gittiklerinde ne yapıyorlar diye düşündüm,
hadi çok titiz temiz olanlar sürekli ev temizliğiyle geçiriyordur,
Okul okuyanlar ders çalışıyorlardır,
Arkadaş çevresi geniş olanlar çoğu gece dışardadır,
Ama ya içine kapanık olanlar ya çevresi olmayanlar...
Film izle Tv izle Kitap oku nereye kadar...
Belki hobileri vardır onlarla ilgileniyorlardır...
Belki ben de sürekli yalnız yaşasam uğraşacak daha farklı bir şeyler yapardım...
Aslında demek istediğim şu ilçede 5 gün yalnız kaldım yaptığım tek şey film izlemek- kitap okumak oldu....
2-3 arkadaşım var ama nedense bu hatunda yalnız dışarı çıkarken çağıralım diye akıllarına gelmiyor:)
bende askı gibi takılmak istemediğimden ses çıkartmıyorum..
Ama işe gelip şöyle yaptık böyle yaptık deyince üzülüyorum atlamada atlayamıyorum bende gelirim diye:)
Sonra durup düşündüm taaa ilk okul yıllarıma kadar gittim ve aslında o yıllar özgüveni daha yüksek gurupları organize eden bir kişilik olduğumu fark ettim.

Sonra bir görüntü geldi aklıma:)
O zamanlar mahallede çocuklar dışarda oyunlar oynardı, kör ebe saklambaç, çizgi, 3 taş 5 taş vs..
Bir grubumuz vardı toplanırdık çocuklarla ve ev sahibimizin benimle aynı yaşta kızı onunla küçük senaryolar yazardık, konularını hatırlayamıyorum ama minik minik kağıtlara herkesin rolünü yazar sıraya koyar ve ezber yapardık.
Annem yatak odası için kırmızı yünden bir battaniye örmüştü çift kişilik o zamanlar biz küçük olduğumuzdan mıdır bilemiyorum yerlerde sürüye süreye sokağa çıkarttığımı çok iyi hatırlıyorum:)))
iki ucundan iki kişiye tutturduk örtüyü o bizim sahne perdemizdi:)
çocuklara bilet sattık oturttuk yerlerine çok güldüğümüzü hatırlıyorum birde çok eğlendiğimizi:)
tabi merak ettiniz değil mi annemin o göz nuru ör ör bitmeyen örtüsünü toz toprak halinde görünce ne yaptığını:)
Hiç bir şey yapmadı, kızmadı bağırmadı, sadece eğer kendisine söylersek eski bir çarşaf vereceğini ve dışarıda onu kullanabileceğimizi söyledi:)
Yeteneklerimizin körelmesini hiç istemedi sanırım:)
Çünkü bana küçüklüğümden beri sürekli kurduğu cümle şuydu: " mesleğini edin, kimseye muhtaç olma, kendi ayaklarının üzerinde dur"....
Bu cümleyi bu kadar çok kurmasının nedeni ilkokuldan sonra okuyamadığı içindi sanırım. Ama o evde yaptığı elişleriyle babam kadar maaş alıyordu eminim:)))
Aslında annem bize sadece yemek yemediğimiz için kızardı:)
bu yemekle ilgili anılarımı daha sonra paylaşacağım...
Sevgiler...



 

15 Ağustos 2013 Perşembe

Follow my blog with Bloglovin


OHHH GEL KEYFİM GEL

çocuk yok koca yok ev işi yok yemek derdi yok bulaşık çamaşır ütü yok
ohhhhh sefam olsun
aldım filmleri mi söyledim dışardan yemeğimi gel keyfim gel
ne mutlu bana:)

13 Ağustos 2013 Salı

Leylek Sürüsü....

Bayram öncesi ve sonrasında yoğun bir trafik  yaşadığımdan uzun zamandır giremedim bloguma.
Dün Pazartesi sendromu yaşadığımdan elim gitmedi.
Bugün daha iyiyim.
En azından öyle olmaya çalışıyorum...

Bayram öncesi 3 gün izin aldım, önce benim daha sonra da eşimin ailesinin yanına gittik. Yoğun ve yorucu bir tatildi biraz da sıkıcı, zaten çok üzüldüm eşim eşyalarını evden çıkartırken yine ayrılacağız diye üstüne bazı sorunlarımız oldu. Kocamla bir sorunum yok hatta tek ortak noktamız aynı yemekleri sevmek olsa da çok iyi anlaşırız. Ama millet yüzünden birbirimizi yiyoruz. Henüz bu sorunuma bir çözüm bulabilmiş değilim ama en kısa zamanda kökten halledeceğim!

Dönüş yolu daha bir kabustu, bir sürü kaza geçirme ihtimalini atlatarak geldik 3 il değiştirerek yine bizimkileri yerlerine bırakarak çalıştığım yere döndüm.
Sevmiyorum yalnızlığı, sessiz eve dönmek çok zoruma gidiyor. Önce eşimi bıraktık, yola devam ederken oğlum; "anneeee babamı almayı unutmuşuz!!!" dedi, gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Babanı orada bıraktık yarın işe başlayacak dedim.
Sonra oğlumu bıraktım, bana; "anneee ama ben seni çok özleyeceğim" dedi.. artık bu sefer gözyaşlarımı tutamadım... Bizimkiler(annem-babam) görmesin diye koşar adımlarla diğer otobüse bindim eve geldim.

Sonra iş başı pazartesi sendromu derken şimdi yol stresi başladı cuma git pazar dön!!!
Leylek değil leylek sürüsünü havada gördüm ben bu sene...
Git git ne yol bitiyor ne de ayrılık....