14 Mayıs 2013 Salı

Kendi sorununu Kendi Çözmek...

Dün iş çıkışı hemen eve gitmek istemedim,
çocuklarda kabızlık
oğlumun öğretmenine dışarda yemek yeme teklifinde bulundum O da zoraki de olsa kabul etti sağolsun.
Gittik lokantaya, siparişler verildi, yemeğin ortasında sevgili öğretmenimiz gitmek zorunda olduğunu söyledi, gönülsüzce peki demekten başka bir seçeneğim yoktu tabi ki...
O gitti bizde oğlumla ağır ağır yemeklerimizi yedik.
Sonra bir mağazaya girip 2 yazlık üst, 1 pantolan alarak moral alışverişi yaptım kendime,
Eve geldik, bir sorunumuz yoktu telefonla annem arayana kadar, ben konuşurken oğlum sürekli anne anneeeee diye bağırdı durdu; tamam oğlum ilgileneceğim seninle izin ver konuşmam gerek anneannenle diyerek telefon konuşmama devam etmeye çalıştığım sırada koluma yapışıp dişlerini geçirdi bir güzel, canım acıdı çok ama yapacak bir şey yoktu artık ok yaydan çıktı.... Anneme sonra konuşuruz diyerek telefonu kapattım. Oğlumu koltuğa oturtarak ısırma hareketini sevmediğimi canımın çok acıdığını ve oturttuğum koltuktan 3 dk kalkmaması gerektiğini ceza verdiğimi söyledim. ağladı zırladı sonra sustu ve anne sen beni çok üzdün dedi. Bende çok üzüldüm ama tersi hareket yapamazdım bu dakikadan sonra... 3 dakikası dolunca ona sarıldım ve onu çok sevdiğimi söyledim. Sorun çözüldü gibi.

Etkinlik saatine geldi sıra: kakaolu sütleri çok seven oğlum içtiği kutuları biriktirdi ve onları elişi kağıtlarıyla kaplayarak trenler oluşturduk. kaplamasına yardım ettim, tekerleri kesmek yapıştırmak ve trenleri birbirine eklemek ona kaldı... Çok eğlendi... Ama bir şey daha yaptım o arada normal şartlarda kesinlikle kakaolu muzlu vs gibi süt içmesini istemiyorum ama abur cubur yemesinden iyidir düşüncesiyle alıyordum. Bu sorunu kökten hallettim. İçinde iki üç damla kakaolu süt kalmış olan kutu günlerdir beklediği için kötü bir kokuya sahipti, kestim orta yerinden ve ayy dedim Çcim  bir koklar mısın korkunç kokuyor anneciğim bu dedim, bir daha bunlardan almayalım bu kadar kötü kokulu bir içeceği içmek istemezsin heralde dedim, önce itiraz etti annecim ben çok seviyorum ama dedi, kutuyu burnuna dayadığım anda düşünceleri değişti; almayalım bir daha dedi istemeyeceğim bir daha dedi. Çok mutlu oldum...

Üstümde o kadar yorgunluk vardı ki, yatma prosedürlerini uygularken bayılmak üzereydim artık
ballı süt, diş fırçalama, pijama giyinme, yatağa yatış ve ışığı kapattım ki bir ses anneeeeeee hikayemi okumadın lüdfen anneee lüdfeeeennn duyuldu... tekrar ışık, yatak ve hikaye okuma, ışığı kapat, iyi geceler dile ve uykuya geçiş tabi ne unuttuk SAATİ KURMAYI!!!!

Rüyamda sürekli oğlumla uğraştım, bölük pörçük uyur uyanık bir uykudan sonra...

Sabah gözümü zor açtım,
Geceden saati kurmayı unutunca sabah uyanmak zor oldu tabi...

Apar topar hazırlandım, Ç.yi hazırlamaya geldi sıra, ama bir problem çıktı
tuvalet sorunu: 20 dk uğraşmamıza rağmen ayrılamadı Ç.den kakası malesef, bu arada kendi kendine de kızdı sulu yemek yemedim salata yemedim ondan böyle oldu dimi annecim, bir daha seni dinleyeceğim annecim. belki yolda gelir annecim okula geç kalmayalım annecim diye diye hazırladık onu da kendi sorununun çözümünü kendi buldu çocuğum...

Taksiye bindik ve önce okul ardından iş...

Normal şartlarda 8.30 da iş yerinde olmam gerekirken, 08:45 de iş yerindeydim...
Neyse ki bu seferde bir şey demedi müdür ya da amirler, aslında onların bir şey demesine gerek yok ben zaten geç kalınca yerin dibine girip hep kendime kızıyorum... Çocuklu ve yalnız olunca neye yetişeceğimi şaşırıyorum, zorlanıyorum, bende kendi kendime bulmaya çalışıyorum sorunumun çözümünü... 5 tane alarm arka arkaya ve her zaman ki saatten 15 dk daha önceye kurulacak!!!

Şimdi aklım oğlumda...
Ne ilginç şu anne yüreği ne garip, o acı çekerken ben 2 katı fazla acı hissediyorum yüreğimde...
Onun ayağına taş değse, benim yüreğimde yara oluşuyor...

Hiç yorum yok: